"NELER YAPMAZDIM BEN SANA..."
Ben sana türküler söylerdim uzaklardan, yağmur ormanlarından, uçurtmalı çöller, uykulu kervanlardan. Sirenlerin sesi sanırdın, aldanırdın, mecnun olurdun. Alnına sıcak bir buse kondururdum her ürperişinde. Uçurumun kenarında el ele dolaşırdık. Diz dize oturur kıyısına, göz göze bakardık boşluğa. Yürek yüreğe korkmazdık. Ateş ateşe sevişirdik, savaşırdık omuz omuza canavarlarımızla, kalırdık ayakta, yan yana. Neler yapmazdım ben sana...
Bir yüz yüze gelseydik, nefes nefese koşsaydık yollarda. İç içe girmişken, ruhlarımız karışmışken, kalsaydık baş başa. Ben sana dualar okurdum, adaklar adardım uğruna, tütsüler yakardım sunağında, Tanrım olurdun, ol derdin, olurdum, yaratırdın beni, tapardım sana, kendimi sunardım şehvetine, kölen olurdum. Arsızlığımızla doymaz, coşardık azgınlığımızla, kadının olurdum, inlerdim kucağında. Sen bebeğim olurdun ağlardın koynumda, avutmamı beklerken, kendi ellerimle yok ederdim seni yeniden yaratmalara. "Zevk Aşkım" derdim sana, sanat eserim olurdun, birleşip bambaşka bir madde olurduk, bir bedende buluşurduk, orospun olurdum.
Şımartırdım seni hep. Bencillikle suçlardım sonra da. Her kaprisine göz yuman bir anne gibi bozardım terbiyeni. Eğitim sistemlerini çatıştırırdık o zaman, pedagoji üzerine tezler yapardık kendi çapımızda. Sen muallimlik taslardın, ben akademik kadın. Bir tokatla getirirdim aklını başına, olacağı bu olurdu. Yeniden tanımlardık her şeyi kendi dilimizde, yeniden kurardık kendi ellerimizle. İlham perin olurdum, yazardın bizi hep yeni baştan, kurardın bizi. Ya çağdaş bir trajedi olurdu ya destana yorardın bizi bir rüya gibi. Çocuklar doğururdum sana boy boy, başak başak, dizi dizi. Şenlenirdi yurt, bayramın olurdu. Neler yapmazdım ben sana...
Şiirler yazardım sana, her kızdığımda, sözcüklere boğardım seni, pişman olurdun. Monologlar okurdum Shakespeare’ den sana, anlamazdın, sinir olurdun. Kur yapardım sana her fırsatta, kılıktan kılığa bürünürdüm, şaşardın, tanımazdın. Beni benimle aldatırdın farkına varmazdın. Tüm varlığımı verirdim sana kur diyerekten saraylarını içime. Seni her içime alışımda kıskanırdı içimdeki sen, intikamım olurdun. Ben sana büyük acılar yaşatırdım, korkunç hazlar, uğraşırdın benimle gece gündüz, büyürdüm ellerinde, kocaman olurdum. Ben seni kâşif yapardım, keşfederdin beni kendine. Tamir ederdin beni bozulunca, yepyeni olurdum.
Şaşırırdın yolunu her an, bilinmeyen mekânlarda bilinmeyen zamanlara doğru benimle. Pusulan olurdum. Evreni incelerdin bende. Bir harita gibi okurdun bedenimi. Çıkardın yolculuğuma, seyyah olurdun. Korsanlığa çıkardın açık denizlerimde, talan ederdin hazinelerimi. Bozulmamış güzellikler çıkarırdın derinliklerimden, asırlık köhnelerimden yakalardın beni. Fethederdin kalelerimi, fatihim olurdun. Soytarılık ederdim, güldürürdüm seni. Köçeğin olurdum içki sofranda eğlendirirdim, şarap diye yudumlardın beni, mest olurdun. Deli divane ederdim seni aşktan, sarhoş gezerdin her daim, yıkılırdın kollarıma, taşırdım, Bukowski'm olurdun.
İnadına bıyık bırakır, "Bıyık Söylencesi" ni anlatırdın bana. Kıskandırmaya bile kalkardın taşralı kızlarla. Harbi maço takılırdın, ben feminist geçinirdim, geçinip gider, dalgamızı geçerdik, "Dalgacı Mahmut" olurduk. Sapığın olurdum, sana kâbuslar yaşatırdım. En olmayacak ortamlarda, en münasebetsiz anlarda müstehcen laflar atardım, rezil olurdun. Edepsizleştirirdim seni, yüzün kızarırdı söylediğim sözlerden. Sesin bir rüzgâr gibi eserken içime yüzünde güneşi bulurdum. Bin kere tövbe ederdin bana, bin bir kere benim olurdun. "Bin bir Gece Masalları" olurduk. Her şey olurdun benimle.
Yapmadığımı bırakmazdım sana, bir bensiz bırakmazdım seni...
Şule YAZICIOĞLU