KAHRAMAN (ÜVEY) BABAM
Masalın içinde tüm sevilenler var…
Karı koca bir karar verir; onlar için boşanmak en iyi yoldur, boşanırlar… Ama endişe duyulan bir nokta hala vardır. Çocuk ya da çocuklar… Bu endişe ilk başlarda çok büyük bir sorun değildir, ama zaman geçer ve anne yeni bir adama âşık olur. Bu durumda endişelenme sırası çocuğa geçer: “ Acaba annem bu adamla evlenecek mi? ”. Ve anne evlenmeye karar verir. Endişelenme sırası yine ondadır: “ Acaba onu kabul edebilecek mi?”. Derken bir kâbusa dönüşme ihtimali çok yüksek olan “ YENİ HAYAT” başlamış olur. Fakat bir şey unutulmuştur: Yatılan her uykunun sonucu kâbus değildir. Gülümseyerek uyanılan pek çok rüya vardır…
Salonda iki kişi avaz avaza oyun oynuyor. Bir çocuk ve bir adam. Adam çığlıklar atıyor, çocuk kahkahalar. Ve birden fark ediyor ki, korkulu bekleyiş, endişe sonunda kaybolmuş. Çocuk üvey babasıyla oyun oynuyor, hem de çılgınlar gibi. Peki, ne olmuştu böyle? Sırf ayrıldılar diye yaptığı resimleri uzun süre annesine göstermeyen, “ o adam” la ilk karşılaşmasında dünyanın en yaramaz yaratığı gibi davranan o değil miydi? Ne olmuştu? Aslında cevap ortadaydı. Herkes doğru oyunlar oynamıştı. Ve mutlu sona hep birlikte ulaşılmıştı.
İlk görev tabi ki annenindi!
Öyle korkuyordu ki. O ilk gün onun için çok önemliydi. Boşanmalarının ardından ilk kahvaltıyı yapıyorlardı başbaşa. Çocuk pek bir şey konuşmuyordu ama kadın konuşmalıydı. Ona her şeyi anlattı. “ İki insan artık anlaşamıyorlarsa ayrılırlar ama bu seni artık sevmiyoruz anlamına gelmez. Baban da ben de seni seviyoruz ve senin için en iyi neyse onu yapmaya devam edeceğiz”. Kadın aynı şeyleri defalarca bambaşka şekillerde tekrarladı. Çocuk artık ayrılığı öğrenmişti. Peki, onun başka bir adamı sevdiğini, hatta onunla evleneceğini nasıl kabul edecekti? Kadın “ asıl iş şimdi başlıyor” diye düşündü korkuyla…
İkinci görev “ikinci adam” ındı!
“ Beni ya sevmezse? Hangisini alsam acaba? Puzzle’ı mı? Sindy bebeği mi?” Ve işte ilk buluşma. Adam içeri girer ve gülümser. Çocukta tepki yoktur. Adam elindekini çocuğa uzatır. Çocuk ancak bir iki saniye sonra alır paketi. Kadın “ Teşekkür etsene” der. Teşekkür eder. Paketi açtıktan sonra “ Bundan bende vardı” der ve gider. Bir sonraki hafta adam yine elinde bir paketle gelir. Çocuk paketi açtığında aynı oyuncağın bir başka modelini görür. “Eminim bundan yoktu” der adam. Çocuk hiçbir şey demez ve yine gider. Adam zamanla bu oyuncak setinin hepsini tamamlar. Aradan üç ay geçmiştir. Çocuk, adam ve kadın sinemadan çıkıp pizzacıda yemek yerken çocuk “ aslında o ilk aldığın sindy bende yoktu” der. Sonra sinema ve pizza günleri başlar. Hatta kadının işi çıkar genelde. Çocuk ve adam başbaşa kalırlar. Tesadüfen tabi.
Üçüncü kişi, esas kahraman!
Çocuğun hatıra defterinden…
İş dünyası denildiğinde aklıma tek bir şey gelirdi. Babamın evden çıktıktan sonra kapattığı kapının arka tarafı. Hiç bahsetmezdi oralardan. Öğrenmiştim. “ Baba nerede?” “ Baba işte”. Eve gelirdi. Çantasını açtığında o hiç tanımadığım dünyadan parçalar görürdüm. Sorardım ama cevap alamazdım. Neydi onlar, babam bütün gün ne yapardı, hiç öğrenemedim. Sonra babam gitti. Bu sefer işe değil, çünkü geri dönmedi. Annem üzgündü galiba biraz. Sonra bir gün annem elinde paketle gülümseyerek eve girdi. Paketi açtı ve üzerine giydi. “Yeni mi aldın?” dedim. “Hediye, bir arkadaşım aldı”. Ondan sonraki günler annem hep mutluydu. Uzun süre sona yine kahkahalar atıyordu. Sonra birlikte geldiler. Önce kıskandım onu. Paylaşamazdım kimseyle. Mutlu etse de… Kimdi bu adam? Aslında bana da güzel hediyeler alıyordu ama yine de başkasıydı. Fakat günler geçtikçe “başka adam” ı sevmeye başladım. Buna o gün karar vermiştim. Bürosundaki masanın üzerine oturtmuştu beni. Bana binayı anlatıyordu. İnsanların orada neden bulunduklarını filan, yani öğrenmek istediklerimi… Aradan yıllar geçti. Sokakta düşüp ağlayarak eve geldiğim, kötü notlar aldığım sınavlar oldu, âşık olup hayal kırıklığı yaşadığım. İşte böyle günlerde hep birisi vardı yanımda. İleride en yakın dostum, hayatımdaki en büyük sırdaşım olacak olan üvey babam. Son gittiğimiz filmin ardından bir kart yazmıştım babalar gününde ona; “Kahraman babam, babalar günün kutlu olsun!”
Büyüdüm artık, yeni defterimden!
Bugünlerde ise yeni bir heyecan yaşıyoruz hep birlikte ailecek. Benim bir bebeğim oldu. Şimdilerde onu izliyorum. Nasıl ağlıyor, neden ağlıyor, nasıl büyüyor? En çok da babası kucağına aldığında dikkat ediyorum galiba ve düşünüyorum. “ Benim miniğimin babası da bir kahraman baba olabilecek mi?” diye. Birlikte sinemaya gidip pizza yiyecekler mi? Ve gözlerimi kapatıp, miniğim için benim kadar şanslı olabilmesini diliyorum…
Yeşim DEMİRCİ